09 Noyabr (Kasım) – Azerbaycan’da devlet bayrağı günü olarak resmi tatildir.
Bayrak gününün milli bir bayram olarak kutlanması devletçiliyimiz açısından çok önemlidir çünkü Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu’nun da belirttiği gibi bayrak, eskiden beri Türk geleneğinde hakimiyeti simgelemektedir (bkz. İ. Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, 2005, s. 230, 268). Bu anlamda bayrak dikilen günü bayram etmek, millî bağımsızlığı kutlamakla eş değerdir.
“Bayrak” kelimesi, ana dilimizin en eski sözcüklerinden biri olup, “batmak” fiilinden türemiş ve dilimizin tarihi boyunca şu aşamalardan geçmiştir: bat-ır-ak ~ bad-ır-ak ~ badrak ~ bayrak. “Batırmak, sançmak” fiilleriyle ilgili olan bu kelimenin bugünkü şekline en yakın eski şekli “badrak”tır. Türkçede d ~ y değişmesi bir çok kelimede (örn. kadgu ~ kaygu ~ kaygı; kudruk ~ kuyruk; adak ~ ayak; edgü ~ eygü ~ eygi ~ eyi ~ iyi; adruk ~ ayruk ~ ayru ~ ayrı ve s.) olduğu gibi badrak ~ bayrak paralelinde de kendini göstermektedir.
Demek ki bayrak, “batırılan, sancılan nesne” anlamındadır. Bu “batırılan, dikilen, sancılan nesne”ye kutsallık, paha biçilmez değer kazandıran husus ise bu “batırılan, sancılan nesne”nin canlar, kanlar pahasına dikilmesi, uğruna nice canların feda edilmesi olmuştur. İstiklalin büyük şairi (ve büyük İstiklâl şairi) Mehmet Akif Ersoy, Çanakkale savaşlarında canını veren her bir şehidi güneş sayarak ve onların Türk bayrağındaki hilal uğruna ölmelerini kast ederek şöyle yazmıyor muydu:
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor...
Azerbaycan’ın üç renkli bayrağına gelince... Bu bayrağın, felsefedeki meşhur triada ile yani üçlü sistemle bir ilişkisi olduğunu da söylemek mümkündür. Ünlü Alman filosofu Hegel’in “tez – antitez – sentez” şeklinde ifade ettiği bu triada, illa da birbirine zıt olan unsurların toplamından oluşmaz, birbirinin mütemmimi (tamamlayıcısı) olan unsurları biraraya getirerek onları bir bütünün parçaları halinde bir potada eritir, yekpare yapar.
İşte üçrenkli Azerbaycan bayrağı da birbirindren ayrılmaz üç rengin oluşturduğu mükemmel bir bütündür. Bu mükemmelliğin fikir babası ünlü düşünürümüz, aydınımız, gazetecimiz, şairimiz, ressamımız, doktorumuz... Hüseyinzade Ali Bey Turan’dır (1860-1940).
Atatürk, Ziya Gökalp hakkında şöyle der: “Etimin ve kemiğimin babası Ali Rıza Efendi ise [Atatürkün öz babası-N. M.], fikrimin babası Ziya Gökalp’tir.” İşte Ali Bey Hüseyinzade, üç gün sonra 76. vefat yıldönümünü anacağımız Mustafa Kemal Atatürk’ün fikir babası olan Ziya Gökalp’in fikir babasıdır. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti’nin düşünce temellerinde Ziya Gökalp ile birlikte Hüseyinzade Ali Turan Bey’in de büyük payı olduğu inkâr edilemez bir gerçektir.
Gökalp’ın “Türkleşmek, Muasırlaşmak, İslamlaşmak” triadası, Hüseyinzade Ali Bey’in “Türk milletindenim, çağdaş dünya medeniyetindenim, İslam ümmetindenim” üçlüsünden etkilenerek ortaya konulmuştur ve Azerbaycan bayrağının renkleri de bu sıralamada birer simgedirler: bayrağın mavirengi – Türk kimliğini; kırmızırengi – çağdaş dünya insanını, yeşilrengi ise İslamiyetle birlikte canlı tabiatı da simgelemektedir ki yeşil renk bu üçlüye ebediyet mührü de vurmaktadır. (Prof. Yusuf Akçura’nın “üç tarz-ı siyaset” dediği “Türkçülük, Osmanlıcılık, İslam” da bu triadanın farklı bir şekildeki tezahürüdür.-N.M.)
Bayrağımızdaki renklerin sırası da tesadüf değildir: Mavi, kırmızı, yeşil sıralamasını bazen yeşil, kırmızı, mavi şeklinde sunmaya çalışıyorlur. Hatta bu konuyla ilgili küçük bir hatıramı da sizlerle paylaşmak istiyorum: Ben Ege Üniversitesi’nde doktora yaparken İzmir Belediyesi’nde Türk Dünyası Koordinatörü ve aslen Kıbrıslı olan Ayşe Hanım, milliyetçi ve aydın bir kişi gibi her zaman sevip saygı duyduğumuz eşi Ziya Yücesoy ile birlikte Türk Dünyası Akademisi (İzmir’in o zamanki Belediye Başkanı Dr. Burhan Özfatura idi) oluşturulmuştu ve ben de o kursların müdavimlerinden biri idim.
Bu kurslarda ünlü bilim adamları, eğitimci hocalarımız bizlere farklı konularda dersler veriyorlardı. Bazı dersler de konferans şeklinde yapılırdı ve bu konferans-derslerin birine de rahmetli Albay Muzaffer Özdağ (Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın babası) davet edilmişti.
Sn. Özdağ, Türkiye-Azerbaycan Dostluk Derneği’nin de başkanı idi ve o konferansta bizlere birer kartpostal hediye etmişti. Kartpostalın üzerinde Türkiye ve Azerbaycan bayraklarının resmi vardı ve Azerbaycan bayrağında renklerin sırası şöyleydi: yeşil, kırmızı, mavi... Ben söz isteyerek itirazımı bildirdim ve bayrağımızın renklerinin neden yanlış sıralandığını rahmetli Muzaffer Bey’e sordum.
Sn. Muzaffer Özdağ da dikkatimden dolayı teşekkür etikten sonra yaklaşık şöyle bir açıklamada bulunarak dedi ki, bildiğiniz gibi Azerbaycan, Ermenistan’la savaş ortamındadır. İran da bir İslam devleti olarak Azerbaycan bayrağında İslamiyeti simgeleyen yeşil rengi birinci sırada görürse, Ermenistan yerine Azerbaycan’a yardımcı olur ümidiyle biz yeşil rengi kasıtlı olarak en üst sıraya koyduk...”
Bir sohbetinde Azerbaycan’ın eski Tahsil Naziri (Milli Eğitim Bakanı) Prof. Dr. Feridun Celilov (Ağasıoğlu) da İran’ın Kiril alfabesinin Azerbaycan’da kullanılmaya devam etmesi ve eğer milli bayrak olacaksa yeşil rengin birinci sırada olması yönünde Azerbaycan’a baskı yaptığını söylemişti...
Azerbaycan’ın üçrenkli bayrağındaki ay ve sekiz köşeli yıldız ise farklı şekillerde yorumlanmaktadır: ay (hilal) bir tarafdan İslamiyetin remzi ise diğer taraftan mavi göklerin enginliğini, ebediyeti, yüceliği, ulviliği... simgeler. Sekiz köşeli yıldız ise sintagmatik eksende (yani yatay eksende, ufugi olarak) sekiz yönü (kuzey, güney, doğu, batı, kuzeydoğu, kuzeybatı, güneydoğu; güneybatı) ifade ettiği halde, paradigmatik eksende (yani dikey veya düşey eksende, şaguli olarak) yedi katlı gökyüzünün sekizinci katında bizim milletin bulunduğunu simgeler.
İsmini unuttuğum bir şairimiz (şiirin üslubuna göre Rüstem Behrudi olabilir, yanılırsam affola-NM) aylı, yıldızlı, üçrenkli bayrağımızı şöyle tanımlar:
Ayla, yıldızla süslenmiş
Masmavi gökyüzümün altında
Kıpkırmızı kanımla suvardığım
Yemyeşil ülkem...
Azerbaycan bayrağı renklerinin anlam ve canlılığı, estetiği, simmetrisi, milli, dünyevi ve dinî değerleri birlikte ihtiva etmesi hatta yukardaki şiir örneğinden de göründüğü gibi poetik muhtevası bakımından muhteşem bir sanat numunesidir.
Rahmetli Arif Nihat Asya Türk bayrağı için
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü... / Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü”, “Barışın güvercini, savaşın kartalı; yüksek yerlerde açan çiçeğim / Senin altında doğdum / Senin dibinde öleceğim...” dediği Türk bayrağına seslenişinin sonunda şöyle der:
Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim;
Yer yüzünde yer beğen
Nereye dikilmek istersen
Söyle, seni oraya dikeyim!..
Biz ise rahmetli Memmed Emin Resulzade ve mücadele arkadaşlarının yükselttiği bu üçrenkli bayrağımızın öncelikle vatanımızın esir topraklarında dalgalandığını görmek isteriz...
Bektaşi’ye “Cennete gitmek zor mu?” diye sorarlar. Cevabında “Hayır, der, şu üç şeye - eline, diline, beline hakim ol, yeter!”
İyi bir Azerbaycanlı ise bayrağın üç rengine de layig olan, bu renklere hiç ihanet etmeyen kişidir. Bu liyakat ise -büyük Resulzade demişken, “Milli, dünyevi ve dini değerlerine sahip olan Azerbaycan vatanseverliğidir!”
“Bayrak menliyimdir, bayrak kimliyim / Bayrak – öz yurduma öz hakimliyim!” diyen büyük şairimiz Bahtiyar Vahapzade’nin Bayraq şiirini dikkatinize sunmakla hepinizin Bayrak Bayramı’nı kutluyor, bayrağımızın en yüksek zirvelerde dalgalanmasını arzu ve ümit ediyorum.
Nazım Muradov
Lefke Avrupa Üniversitesi / KKTC
07 Kasım 2014
BAYRAQ
Torpağım üstünə kölgələr salan
Mənim varlığımın cilası-bayraq.
Zəfərdən doğulmuş
Göytürkdən qalan
Qurdbaşlı bayrağın balası bayraq.
Üçrəngli bayrağın kölgəsində mən
Qaraca torpağı vətən görmüşəm.
Zəfər güllərini dövri-qədimdən
Bayraq işığında bitən görmüşəm.
Bayraq mənliyimdir, bayraq kimliyim,
Bayraq-öz yurduma öz hakimliyim.
Harda əcdadımın ayaq izi var,
Bu zəfər bayrağım orda dikəlsin.
Keçdiyi yerlərdə dağlar, yamaclar
Onun hüzuruna salama gəlsin.
Tarixdən qədimdir, zamandan qoca
Mənim bayrağıma sancılan hilal.
Aləmə nur saçdı tarix boyunca
Məbədlər başına tac olan hilal.
Daim ucalasan! Savas günündə
Əsgər silahıyla səni tən görüm.
Yalnız zəfər çalmış şəhid önündə
Səni alqış üçün əyilən görüm.
Aprel, 1998
NewsAze
|