Arif Keskin Kimdir: İran Azerbaycanı’nda, Erdebil’de doğmuştur. Ortadoğu uzmanı, araştırmacı. Tebriz’de sosyoloji lisansını tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde siyaset bilimi eğitimi aldı. ASAM, TÜRKSAM, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü ve ORSAM gibi düşünce kuruluşlarında İran ve Orta Doğu uzmanı olarak görev yaptı.

Dr. Arif Keskin: Rejimdde Köklü Bir değişim İsteniyor

Olayların çıkış noktası ekonomik sıkıntılar sebep gösterilse de, son beş-altı günde atılan sloganlara baktığımızda, göstericilerin net olarak İran’da köklü bir rejim değişikliği arzu ettikleri anlaşılıyor. “Hamaney’e ölüm” diyorlar. Devletin “kutsal” olarak ifade ettiği ne varsa sorguluyorlar.

Daha öncekilerden çok farklı bir tablo var karşımızda. Öncekiler rejimin kimliğini hedef almıyor, bu kadar ileri gitmiyordu. 79 devriminden bu yana ilk defa bu seviyede yaşanıyor. Devletinden umudunu kesmeye meyilli gösteriler söz konusu. Ancak devlet henüz bütün kurumlarıyla işliyor. Bu kurumlarda geniş grevler olduğu takdirde rejim krizinden bahsedilebilir.

“Devlet Provokasyonu Var”
30’a yakın ölü var. 2009’da Yeşil Hareket’in bir gösterisinde Nida adlı bir kadını öldürdüler. Daha sonra bu kadını devrim karşıtlarının öldürdüğünü iddia ettiler. Bu iddiaların doğru olmadığını görüntüleri izleyenler anlayabilir. Rejim karşıtları, rejimi dönüştürmek için hassas noktalara da girmek istiyorlar. Kentlerde Cuma imamları önemli. Bunlar Cuma imamlarının evlerine, valiliklere girmek istiyorlar. O bölgelerde bunlar öldürülüyor.

Zaten bunu devletin kendisi yapıyor. 30 kişilik gösterici var; neden kendilerini öldürsünler? DAİŞ girmiş, Halkın Mücahitleri, vs örgütler girmiş deniliyor. “Provokasyon var” deniliyor. Bu doğru değil.  Bu, devletin gösteriyi bastırmakta aciz kaldığını ve şiddete başvurduğunu gösterir. Hem göstericileri öldürüyor hem de suçu göstericilerin üzerine atıyorlar. Mesela Loristan’da Durut kenti var. Oradaki ölümlerde önce başkaları öldürmüş dediler. Daha sonra kendileri itiraf etti. En sonunda göreceksiniz; bu ölümleri itiraf edecekler, “üzücü olaylar yaşandı” diyecekler.

“Herşey Meşhed’de Başladı
Olayların başlangıcında yabancı parmağı yok. Meşhed’de başladı her şey. Meşhed’in Cuma imamı var; Elemü’l Hüda diye bilinen. Bu adam Cumhurbaşkanı Ruhani’yi sevmiyor. Ona ciddi şekilde karşı. İran’da son dönemde ekonomi kötüye giderken bazı radikal muhafazakârlar istiyorlar ki, ekonomi üzerinden Ruhani’yi zayıflatsınlar veya istifaya zorlasınlar. Bu nedenle bir gösteri düzenlemek istiyorlar.

Bu gösterilerde ekonomik sıkıntılar gündeme gelecek. Sloganlarla “Ruhani’ye ölüm” gibi bildiri yayınlıyorlar ve halk sokağa iniyor. Devletin kendi adamları sokağa iniyor. İlk sloganları da “Ruhani’ye ölüm!” sloganı. Ancak süreç içinde olaylar kontrolden çıkıyor ve diğer şehirlere yayılıyor. Radikal muhafazakârlar ise İran’da Amerikan karşıtlığının bayraktarlığını yapıyorlar. O zaman farklı bir yoruma gidip, “bunlar Amerika’nın maşası” gibi yorum yapmamız lazım. Oysa gerçekte olayları bu sloganla başlatan zaten onlar.

“ABD ve İsrail Sonradan Gündeme Girdi”
Olaylar yayılınca ABD ve İsrail buradan faydalanmak, yönlendirmek istiyorlar. Zaten İran hedeflerinde, buradan giriyor ABD ve İsrail gündeme... Onlar için önemli bir fırsat tabii.

Rejim taraftarlarının niyetiyse var olan sıkıntıları örtmek. Bunu görmezden gelemeyiz. Olayları bastırmak için güç kullanılır, adam öldürmeye devam edilirse olaylar büyüyebilir. Yıkıp yapmadan başarılabilirse durdurabilirler. İdeolojik, örgütlü olmayan her meydanın kendine has lideri olan bir toplum da var orada. Bazı gruplar, ırkçı söylemler olunca kendilerini dışarıda tutuyor. Bu da bastırmak için bir fırsat rejim için. Ancak bastırsa bile, yeni gelen dalgalardan kendini kurtaramaz. Bu bir kırılmadır. Belli bir değişime gidilmeli artık.

Söyleşi: Cumali Dalkılıç

Baran Dergisi 573. Sayı